Fener Patriği Fener Patriği Lozan’a rağmen devlet gibi imza attı. Lozan’ı beğenmeyenler sessiz
İsviçre’de düzenlenen ve Dışişleri Bakanlığı düzeyinde olan Ukrayna Konferansı’na Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin “ekümenik” sıfatıyla katıldığı ve Fener Patriği’nin bu sıfatla konuşma gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Türkiye, söz konusu konferansta Dışişleri Bakanı tarafından temsil edilirken Patriğin, konferansa ekümenik sıfatıyla katılarak konuşma yapması ve masada bayrağının bulunması akıllara Lozan Anlaşması’nı getirdi.
Fener Patriği’nin söz konusu bayrağı yaptığı gezilerde de kullandığı bilinirken, Patrikliğin bu sıfatı kullanarak uluslararası bir konferansa katılmış olması tepkilerin odağı haline geldi.
“RUSYA’YA KARŞI BİR GÖVDE GÖSTERİSİ”
Dış haberler uzmanı Ardan Zentürk, YouTube hesabından paylaştığı video ile konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Zentürk, 15-16 Haziran tarihinde İsviçre’de Ukrayna ile bağlantılı bir uluslararası kongre yapıldığını ve kongreye Türkiye’den Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın katıldığını belirtti.
Zentürk, Macaristan, Sırbistan ve Slovakya ile beraber Türkiye’nin de imzacı olarak katıldığı ve sonuç olarak NATO, Avrupa Biriliği ve Transatlantik kurumların içinde yer alan bütün devletlerin, kongre sonunda açıklanan ortak bildiriyle bir kez daha Rusya’ya karşı bir gövde gösterisi yaptığını ve bu durumun Rusya’nın hoşuna gitmediğini ifade etti.
Zentürk, devamında kongreye Çin’in katılmadığını, Hindistan, Suudi Arabistan ve BAE’nin ise imzacı olmaktan çekindiğine kaydetti.
“EKÜMENİK PATRİK” İMZASI, TÜRKİYE’NİN BULUNDUĞU BİR LİSTEDE NEDEN BULUNUYOR?”
17 Haziran’da İsviçre’nin konferansa ilişkin bildiri ve bildiriye imza atanların listesini yayınladığını belirten Zentürk, aynı tarihte imzacılar listesinden Irak’ın çıktığını ve bir kurumun listeye girdiğini ifade etti.
İsviçre tarafından yayınlanan bildiride devlet muamelesi gören üç tane kurumun olduğunu belirten Zentürk, bunların Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu olduğunu kaydetti.
Bu üç kurumun Trans Atlantik Kurumu’nun en önemli üç unsuru olduğunu belirten Zentürk, bir diğer dikkat çeken kurum olan ‘Ekümenik Patrik’ine de (Fener Patrikhanesi) değindi.
Fener Patrikhanesi’nin hangi ara Vatikan pozisyonuna geldiğini soran Zentürk, Vatikan’ın yani Papalığın bir devlet olduğunun altını çizerek, Vatikan’ın Türkiye’de Büyükelçiliği olduğunu ve aynı şekilde Vatikan’da da Türk Büyükelçiliği olduğunu hatırlattı.
Zentürk, Patrikhane’nin, Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin Rus Ortodoks Kilisesi’nden ayrılık beratını onaylamış olan Kilise sıfatıyla ABD ve batının talepleri doğrultusunda Ukrayna savaşının ayrılmaz bir parçası haline geldiğine dikkat çekti.
Konuşmasının devamında konferansın Türkiye’yi ilgilen diren tarafından değinen Zentürk, devlet yetkililerine seslenerek, “Biz Fener Patrikhanesi’ni Ekümenik Patrik olarak tandık mı tanımadık mı? Tanıdık ise bunu lütfen söyleyin” diye konuştu.
Zentürk, İsviçre Dışişleri Bakanlığının üç tane kurumun yanında diğer bütün imzacıların devlet olduğu listede Fener Patrikliğini de devlet olarak gördüğünü belirterek “Bundan Dışişleri Bakanlığının haberi var mı, var ise Bayram nedeniyle mi uyuyoruz, ne yapıyoruz?” sözleriyle yaşananlara tepki gösterdi.
Zentürk, konuşmasının sonunda Patriğin güç kazanmasının Türkiye’ye değil Yunanistan’a yarayacağını belirtti.
ATATÜRK “HIYANET OCAĞI” DEMİŞTİ
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Osmanlı Devleti içerisinde “ekümenik” bir statüye sahipti. Bütün dünya Ortodokslarının liderliğini üstlenen bir evrensel bir kurum niteliğinde kabul ediliyordu. Aynı zamanda, Patrikhane, Osmanlı Devleti’nin son 60 yılında 1861-1865 Nizamnâmesine göre idare edildi. Sultan Abdülaziz tarafından onaylanan bu Nizamnâmeye göre Patrikhane, Patriğin yönetiminde, sivil işler için dört metropolit ve sekiz kişiden oluşan St. Synode meclisi tarafından idare ediliyordu.
Buna karşılık, Patrik ve Patrikhane görevlilerinin 1453 yılıyla Lozan Anlaşması’nın imzalanmasına kadar geçen süre boyunca yürüttüğü zararlı faaliyetler, devleti parçalama ve Türk unsurunu yok etme ve dinsel bir hakimiyet kurma çabaları nedeniyle Patrikhane’nin statüsünü değiştirilmiş ve Patrikhane siyasi faaliyetlerden uzak tutulmuştur.
Lozan görüşmeleri devam ederken Türk heyeti Patrikhane’nin yurt dışına çıkarılmasını istemiştir.20 Ocak 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk, Patrikhane hakkında, “Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?” ifadelerini kullanmıştı.
Lozan Antlaşması’nın maddelerinde, Birinci Meclis’in en çok tepki gösterdiği noktalardan biri Batı Trakya Türklerinin Yunanlıların eline bırakılması ve Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasının kabul edilmesi olmuştur.
Lozan Antlaşmasının “Azınlıkların Korunması” başlığı altındaki maddelerinde Rum Patrikhanesi ne ismen, ne de özel bir şekilde zikredilerek yer almıştır. Söz konusu maddeler, , Müslüman olmayan Türk vatandaşlarının din ve ibadet hürriyetleri, din ve ibadet yerleri vs. ile ilgilidir. Ortodoks Patrikliğinin bir dini kurum olarak Lozan Antlaşmasında adı anılarak herhangi bir teminat ve koruma altına sokulmamıştır..